Please ensure Javascript is enabled for purposes of website accessibility

Şakir Balta

Şakir Balta

Kariyer yolculuğuna nasıl başladınız?

2009 yılının Haziran ayında Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra, Endüstri Mühendisliği çift anadal programına üniversitemde devam ederek aynı zamanda Elektronik Mühendisliği Yüksek Lisans programı yaptım. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) önemli bir proje için araştırmacı ilanı verdiğini gördüm ve ilana başvurdum. Henüz Endüstri Mühendisliği Lisans bölümünde öğrenciyken TÜBİTAK’ta Araştırmacı olarak kariyerime başlamış oldum. Yüksek lisans için Lund Üniversitesi gibi kablosuz haberleşme alanında dünyaca ünlü üniversitelerden birinden kabul almama rağmen, ülkemde yüksek lisans eğitimime devam etmeyi ve GÖKTÜRK yer gözlem uydusu projesi gibi büyük bir projede araştırmacı olarak çalışmayı tercih ettim. Şanslıyım ki, savunma sanayi alanında yerlileşme ve millileşme çalışmaları benim ilk işe başladığım dönemde hız kazandı ve bu süreç devam etti. Bu anlamda, üniversitede edindiğim bilgi birikimini kullanma ve geliştirdiğim projelerde bunu yansıtma şansım oldu. Bu deneyimin getirisiyle, ilk işe başladığım yer olan TÜBİTAK’ta önemli projelerde görev almaya, yerli ve milli teknolojiler geliştirmeye ve yüksek bir manevi tatmin yaşamaya devam ediyorum.

Işık Üniversitesi’ndeki deneyimlerinizin kariyer hayatınıza katkıları nelerdir?

Üniversite hayatım oldukça keyifliydi ve şu an o günlere dönsem yine aynı şekilde kampüs hayatını yaşardım diye düşünüyorum. Açıkçası, üniversiteye başlarken bu kadar dolu ve hiç sıkılmadan dört yıl geçirebileceğimi tahmin etmemiştim. Elektronik Mühendisliği gibi yoğun ve zor bir programda eğitim almama ve Endüstri Mühendisliği’nde çift anadal yapmama rağmen sosyal aktivitelere de oldukça fazla zaman ayırdım. Sosyal kulüpler kurmam, İşletme Kulübü gibi köklü bir kulüpte başkan yardımcılığı görevini üstlenmem, kariyer günleri, bahar şenlikleri ve parti organizasyonları gibi etkinlikler düzenlemem sayesinde, üniversite hayatım duygusal ve zihinsel olarak tatmin edici geçti. Işık Üniversitesi’ni tercih etmemdeki en önemli neden, dünyanın sayılı üniversitelerinden mezun, kaliteli bir akademik kadroya sahip olmasıydı. Bunun yanı sıra, çok güzel bir kampüsü olması da seçimimde büyük bir etken oldu ve bu tercihimden hiçbir zaman pişmanlık duymadım.

“Önce İyi İnsan” mottosunun bir kültür olarak anaokulundan üniversiteye kadar eğitimin her aşamasında ne kadar iyi işlendiğini üniversitemizde görme şansı buldum. Mezun olduktan sonra da bu yaklaşımın ne kadar değerli olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum. Kampüs hayatının oldukça kıymetli olduğunu ve üniversite öğrencilerinin, eğitim süreleri boyunca kampüs içerisinde aktif bir şekilde bulunmalarının gerekli olduğunu düşünüyorum. Kampüs hayatını doya doya yaşayan bir öğrenci olarak hem ikili ilişkilerimde hem de olaylara bakış açımda bana kattığı derinliği, iş ve gündelik hayatımda hâlâ deneyimliyorum.

Kariyer yolculuklarında öğrencilerimize ve mezunlarımıza önerileriniz nelerdir?

Şu anda öğrenim gören tüm öğrencilere tek bir anını bile boşa harcamadan üniversite ve kampüs hayatını doya doya yaşamalarını tavsiye ederim. Özellikle kampüs içerisindeki yurtlarda kalmalarını, mümkün olduğunca organizasyonlara katılmalarını ve hatta yapabiliyorlarsa bu organizasyonları düzenleyen ekiplerde yer almalarını öneririm. Aynı zamanda ERASMUS programına katılmalarını ve imkânları varsa Work and Travel gibi yurtdışı programlarına dahil olmalarını da öneririm.

Kariyer yolculuğunuzda sizi en çok etkileyen deneyimleriniz nelerdir?

Kariyerimde beni motive eden en önemli unsur, ürünlerimizde kendi mimari tasarımımı yansıtabilme özgürlüğüne sahip olmaktır. Bu doğrultuda, gerçek bir Ar-Ge ortamında olması gerektiği gibi, araştırma, sistem tasarımı, gerçekleştirme ve ürünleştirme süreçlerinin tümünü deneyimlemekteyim. Savunma sanayisi projelerinde çalışıyor olmam, ülkemizin güvenliğine doğrudan katkıda bulunma fırsatı sunduğu için mesleğime duyduğum bağlılığı da artırıyor.