Haberler

Paylaş

21. Yüzyılda Yüksek Lisans Eğitimi Nasıl Değişiyor?

Yüksek lisans eğitimi, üniversite mezunlarının iş yaşamlarındaki kariyer planlamaları açısından büyük önem taşıyor. Ancak artık hem dünyada hem de Türkiye'de çalışandan beklentilerin hızla değişmeye başladığını ve çeşitlendiğini kaydeden Işık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Serhat Koloğlugil, yüksek lisans eğitiminde farklı yaklaşımların geliştirilmesi gerektiğini ifade ederek, Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans yapmayı düşünen üniversite mezunlarına önemli ipuçları verdi.    

Üniversite mezunları arasında işsizlik oranlarının yüksek seyrettiği günümüzde yüksek lisans, mezunlara sağladığı uzmanlaşmayla iş dünyasının istihdamdaki tercihlerini etkileyen bir unsur olarak önemini koruyor. Ancak bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin etkisiyle değişerek çeşitlenen ihtiyaç ve talepler, iş yaşamında uzman çalışandan beklentileri de değiştirdi.

Yapay zekanın ve "machine Learning (makine öğrenimi)" kavramının, mal ve hizmet üretiminden ticarete, işletmeden finansa ve hatta tıbbi hizmetlere kadar küresel ekonomideki kuralları yeniden şekillendirdiğini vurgulayan Işık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Serhat Koloğlugil, dünyada içerikleri değişen ve çeşitlenen yüksek lisans eğitim programlarının ve uzmanlaşma kavramının artık Türkiye'de de tartışılması gerektiğini kaydetti. Doç. Dr. Serhat Koloğlugil, yüksek lisans eğitimiyle ilgili yaptığı değerlendirmede, yüksek lisans eğitimiyle uzmanlaşmayı planlayan üniversite mezunlarına da önemli ipuçları verdi.

Sadece tekniğe dayanan uzmanlık yetmiyor
Yönetici adaylarının mukayeseli üstünlüğünün artık teknik bilginin yanı sıra, multidisipliner (çok branşlı) bir uzmanlığa doğru evrildiğini vurgulayan Doç. Dr. Serhat Koloğlugil; "Örneğin İşletme açısından düşünürsek, bir yönetici adayının sadece iyi finans bilmesi, sadece iyi işletme bilmesi, iyi iktisat bilmesi, sadece bu alanlarda teknik birikime dayalı uzmanlığa sahip olması,  artık yeterli değil. Bunun yanında örneğin güzel sanatların ve psikolojinin alanları olan yaratıcı ve tasarımsal düşünceyi de bilmesi, karakter ve kişilik gelişimi noktasında kendini geliştirmesi gerek. Dolayısıyla özellikle Türkiye'de yüksek lisans eğitiminin bu alanları da kapsayacak çok disiplinli bir yapıya geçmesi lazım. Mevcut yüksek lisans programlarına bakıyoruz; birbirinden hiçbir farkı yok, ders isimleri aynı, içerikler aynı hatta dersin anlatılış şekli bile aynı. Bunu tartışmalı ve hızlıca değiştirmeliyiz. Bu kolay bir süreç değil elbette ama gerekli." dedi.  

İnsan faktörünün rolü değişti
Günümüz dünyasında bilgi ekonomisinin rolü arttıkça, insan faktörünün rolünün de arttığına ve değiştiğine dikkat çeken Doç. Dr. Serhat Koloğlugil; "İnsanın yaptığı bazı kendini tekrarlayan işleri eskiden makine yapardı. Ardından bunları bilgisayarlar yapmaya başladı şimdi de yapay zeka yapıyor. Hem de öğrenerek… Böyle bir dünyada insanın diğer bilişsel ve karakter özellikleri iş yaşamında, değer üretme süreçlerinde daha önemli hale gelmeye başladı. Yani yönetici adayının matematiksel bilgisi, teknik bilgisi elbette hala önemli, ama o noktada yapılacak birçok işi günümüzde bilgisayarlar ve yapay zeka yapmaya aday. Artık duygusal zeka, insan ilişkileri, yaratıcı düşünce, insanları etkileme yeteneği, liderlik vasfı daha da ön plana çıkmaya başladı. Yani insan kavramı, değer üretme süreçlerine çok daha farklı ve çok boyutlu katkı yapmaya başladı. Çünkü insan emeğinin ve yaratıcılığının kullanım şekli çok boyutlu hale geldi. Ve bunun yüksek lisans eğitimine de ciddi şekilde yansıması gerekiyor." diye konuştu.

İşinizi sizin yerinize algoritma zaten yapıyorsa…
Yapay zeka konusunun eğitimden ekonomiye insan yaşamına etkisinin tüm dünyada yoğun şekilde tartışıldığına dikkat çeken Doç. Dr. Serhat Koloğlugil, "İnsanın bazı becerilerinin yerini yapay zekanın alması ne demek? Bunun sonuçları ne olur? Aslında temel soru bu. Çünkü artık insanın manuel işlerini insan yerine, tıp, hukuk, yöneticilik alanında; analiz, değerlendirme ve hatta karar verme gibi işleri yapay zeka üstlenebiliyor. Bu da insanın ve çalışanın rolünü değiştiriyor, değer yaratma süreçlerinde başka insani özellikler önem kazanıyor. Gelecekte bu özelliklere sahip olan insanlar başarılı olacak. Eğer yalnızca, bir algoritmanın sizin yerinize rahatlıkla yapabileceği yetkinliklere sahipseniz, bu ekonominin size artık ihtiyacı yok demektir. O zaman bunun ötesinde özelliklere sahip olmanız gerekiyor. Takım olabilme, ikna edebilme, liderlik edebilme, birlikte üretebilme gibi beceriler daha çok önem kazanacak. Yüksek lisansta sadece tekniğe dayalı eğitim verirseniz, o zaman 5-10 yıl içinde yapay zekanın zaten rahatlıkla yapılabileceği işleri öğretiyorsunuz demektir." dedi.

Işık SBE'de yüksek lisans müfredatı yenilenecek
Yurt dışında MBA programlarının ve içeriklerinin değişmeye başladığını belirten Doç. Dr. Serhat Koloğlugil, "Eskiden MBA programında bir karakter gelişimi dersi ya da tasarımsal düşünme dersini göremezdiniz. Şimdi bu değişiyor. Dünyanın saygın üniversitelerinin MBA programlarına baktığınızda tasarımsal düşünme dersi koyduğunu görüyorsunuz. Bu yeni bir konsept. Yüksek lisans eğitiminin verdiği o uzmanlaşma perspektifini kaybetmeden, çok boyutlu, çok disiplinli bir eğitimin Türkiye'de de tasarlanması gerekiyor. Işık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü olarak bu çok disiplinli yapıyı oluşturmak için çalışmalara başladık, müfredatımızı günümüz dünyasının ve değer yaratma süreçlerinin ihtiyaç duyduğu çok boyutlu uzman profili için güncelliyoruz. Farklı bölümler arasındaki ortak dersleri artıracağız. Farklı bölümlerden öğrencileri aynı programda toplayıp, bir arada etkileşimlerini sağlayacağız." diye konuştu.

Hizmet içi eğitimlerdeki perspektif sınırlı
Yüksek lisans eğitiminin verdiği uzmanlaşma perspektifini kaybetmeden multidisipliner ve çok boyutlu bir eğitimin tasarlanabileceğini kaydeden Doç. Dr. Serhat Koloğlugil, "Ülkemizde iş dünyası uzmanlık ihtiyacını hizmet içi eğitimlerle çözmeye çalışıyor. Kendi personeline eksik olduğunu düşündüğü noktada eğitimler sağlıyor. Ancak bu yöntem tek başına yeterli değil. Lisansüstü eğitimin sağladığı en büyük avantaj, analiz etme ve belli bir sorunun çözümünde akademik perspektiften yararlanma noktasında kendisini gösterir. Kurumunuzu bir yere taşımak istiyorsanız, bir kültür yaratmak istiyorsanız, öncü olmak istiyorsanız üniversitenin verdiği perspektif size bu doğrultuda katkılar sunmalıdır. Hizmet içi eğitimler kurumun iç döngüsünü sağlamada önemlidir, ancak kurumu ileriye taşıyacak ve dönüştürecek yönetici adayları için yüksek lisans eğitimi çok önemli bir kilometre taşıdır. Yüksek lisans mezunu, akademik eğitimle reel hayatın sorunları ve zorlukları arasında çözüm perspektifi oluşturabilen, bu makası kapatan biridir. Bunun için de iş dünyası ile akademinin paydaş ilişkisi içinde ve iletişimde olması gerekiyor. İş dünyasının akademiden bunu daha çok talep etmesi gerekiyor." dedi.


İlgili Dosyalar