Psikoloji Bölümü

Psikoloji bilimi, zihin, duygu ve davranışın bilimsel yöntemle incelenmesidir.

Dünyanın her yerindeki psikologlar şu tür soruları yanıtlamaya çalışır:

  • Bellek nasıl işler?
  • Psikolojik bozukluklar nasıl anlaşılır ve tedavi edilir?
  • Bireylerin sosyal konumları psikolojik yaşantılarını nasıl etkiler?
  • Zihinsel beceriler bebeklikten yaşlılığa doğru yaşam boyunca nasıl değişir?
  • Dil nasıl anlaşılır ve nasıl kullanılır?
  • Duygu nedir?
  • İnsanların birbirinden hoşlanmasına yol açan etkenler nelerdir?

Psikoloji Bölümü öğrencileri, insanların duygu, düşünce ve davranışlarının bilimsel olarak araştırılmasını mümkün kılan yöntem, ölçüt ve teknikler ile psikolojinin temel alanları hakkında bilgi edinirler. Psikoloji eğitiminin amacı, mezunların, psikolojik uyum, kurumsal davranışlar, eğitim-öğretim gibi günlük yaşama ilişkin etkileşim alanlarında araştırma ve sorun çözme becerileri geliştirmelerini sağlamaktır.

Işık Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde Psikoloji biliminin geliştirilmesi ve uygulanması amacıyla çok çeşitli bilimsel, eğitsel ve sosyal etkinlikler birbiriyle örtüşen İngilizce ve Türkçe Programlarda eş zamanlı olarak yürütülmektedir. Akademik yıl içinde öğrencilerimiz, öğretim üyelerimizin laboratuvarda veya alanda yürüttükleri çalışmalara öğrenci asistanı olarak katılabilmektedir. Çok sayıda öğrencimiz Şile köylerinde ve Şile içinde yürütülen eylem araştırmalarına katılarak uygulamalarda aktif rol almaktadır. Ayrıca Psikoloji Kulübümüzde öğrencilerimiz seminer-çalıştay gibi birçok etkinlik düzenlemekte ve hem internette hem de basılı olarak 'Psikomedya' başlıklı psikoloji bültenini yayımlamaktadırlar.(son sayı için tıklayınız)

Bölümümüz, FEDEK (Fen, Edebiyat, Fen-Edebiyat, Dil ve Coğrafya Fakülteleri Öğretim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Komisyonu) tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda 19 Şubat 2022 – 30 Eylül 2024 süresince akredite edilmiştir. FEDEK ulusal ve uluslararası kalite standartlarını temel alan ve YÖK tarafından ulusal bir kalite güvence kuruluşu olarak tanınan bağımsız bir kuruluştur. FEDEK lisans programları değerlendirme sürecinde Öğrenciler, Program Çıktıları, Öğretim Planı, Öğretim Kadrosu, Alt Yapı, Kurum Desteği ve Parasal Kaynaklar gibi ölçütleri değerlendirmektedir.


Kurucumuz Prof. Dr. Gülden Güvenç'in Mesajı

İnsan Psikolojisinin Biyolojik, Sosyo-kültürel ve Etkileşimsel Düzeyleri

İlk çağlardan itibaren insanların "varlıklarını korumak", "ölümlülük" korkusuyla baş edebilmek ve güçlenebilmek için doğaya ve birbirlerine tutunması, aidiyet ve bağ geliştirmesi gerekiyor. Bu amaçla avlandıklarını, birbirleriyle savaştıklarını ya da dayanıştıklarını öğreniyoruz.

Anılan temel eylemlerin, tarih boyunca ekonomik ve teknolojik gelişmeler, kültürel ilişkiler (anlamlar ve inanç sistemleri), hukuki yasalar, politik stratejiler, ideoloji ve söylemler olarak daha sofistike düzeylerde kurumsallaştığı (kurallarla düzenlendiği) izlenebiliyor.

Bu kurumlar tarih boyunca Tanrısal güç, iyi/kötü, eşitlik, özgürlük gibi insan merkezli değerler ve simgeler etrafında kurulan ritüellerle gerçekleştiriliyor. Ancak, modern dönemde ve günümüzde devam eden savaşlar, yıkım, yağmalamalar, vahşet, barbarlık, zorbalık ve katliamlar doğanın sunduğu kaynakların hala hakça ve sürdürülebilir olarak paylaşılamadığını gösteriyor.

Psikolojik düzeyde kurulan benlik (öznel eyleyici yönümüz) çıkarcı bir ortamda biçimleniyor. İşsizlik-yoksulluk, sağlık-gıda güvenliği, insan (kadın ve çocuk) hak ihlalleri, savaş ve göç, ırk ve renk sorunları, iklim ve çevre söylemleri günlük yaşamda ve medyada tartışılırken müthiş bir hızla gelişen teknoloji (yapay zeka ve dijitalleşme) bu söylemlerin daha da yaygınlaşmasını sağlıyor. Anılan Darwinist sosyalleşmenin bugünün dünyasında nasıl bir psikolojik işlevi var, ekonomik, etik ve politik doğurguları neler olacak? "İnsan", "birey", "vatandaş" kimliklerimizle bu söylemlerin ve uygulamaların dışında kalmak mümkün mü?

Bu soruyu yanıtlayabilmek için sosyo-kültürel ve psikolojik ilişkileri betimlemeye, açıklamaya, yordamaya ve psikolojik sorunları tespit ederek önlemeye çalışan psikologların araştırmalarına ve mesleki çalışmalarına içkin olan baskın bilimsel, etik ve politik sayıltıları, bunların ne işe yaradığını, "ne yaptığını", neleri gerekçelendirip normalleştirdiğini tartışmaları bence çok önemli.

Değindiğim bağlamda insanın yaratıcı bilişsel-duyuşsal (afektif) kapasitesi nasıl ortaya çıkarılabilir? Nasıl eyleme dönüşebilir?

Bireyin sinir sistemi ve bilişsel kapasitesi ile içinde yaşadığı tüm sosyo-ekonomik ve kültürel koşullar söylemlerin ve benliklerin kurulmasına temel teşkil ediyor. Bir başka deyişle, insanın doğal yeteneklerinin yanısıra tarihsel olarak yarattığı fakat ondan bağımsızlaşarak kendine özgü bir nesnellik- gerçeklik kazanan sosyal sınıfsal yapılar, cinsel kimliğe, etnisiteye ve dini inançlara ilişkin değerler, felsefi, politik stratejiler ve bütün bunlara dair yorumlar psikolojik gelişimi-"bireyleşme"yi (özerkleşmeyi) etkileyen önkoşulları oluşturuyor. Ancak, bu koşulları temel alırken bireyin çelişkileri tolere edebilme, ikilemleri çözümleyebilme, başka bir deyişle "seçebilme" ve eylemde bulunabilme kapasitesinin varlığından da vazgeçmiyorum.

Özetle, bireyin psikolojisinin (öznenin), başka bir deyişle bilişsel-duyuşsal imkanlarının, ekonomik, politik pratikler ve kültürel anlam sistemleri (söylemler) arasındaki dolayımlanma ilişkileri bağlamında kurulduğunu düşünüyorum.

Kendi anlayışımı açacak olursam; İnsan ilişkilerinin temelini oluşturan doğal (bilişsel ve duyuşsal) kapasitesinin ve sosyo kültürel kapasitesinin yine insan tarafından tarih boyunca dönüştürülerek kurulduğunu, "yaşama ilişkin yorum repertuarlarının" ve özeleştirinin psikolojik yaşantıları anlamada ve açıklamada ufuk açıcı olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla yeni yetişen psikologların da bu konuları bilimsel, etik ve politik düzeylerde tartışmaya devam etmelerinin mesleki çalışmaları ve bilimsel araştırmaları açısından son derece önemli olduğunu vurgulamak isterim.


İlgili Dosyalar